Popüler Yayınlar

6 Mart 2012 Salı

ÖLÜM VE ETİK


            İnsanlığın değişmeyen tek gerçeği olan ölüm üzerine yazmaya çalıştığım küçük bir makale  okuyup eksiklerim üzerine yardımcı olursanız sevinirim:
                    

         İnsan tüm var olanlar arasında her zaman değerli nitelikleri kendinde barındırmıştır. Kendinde var olan bu niteliklere yine kendi anlam yüklemiştir. Yüklenen bu anlamlar gerek içinde bulunduğu zamana gerekse içinde yaşadığı bölgeye göre değer kazanmıştır.  Daha özele indirecek olursak insandan insana bile anlamlar değişmiştir. Bazı toplumların şiddetle karsı çıktığı normları  farklı toplumlarda şiddetle savunmuştur. Beklide bu yüzdendir  yüzyıllardır suren savaşların nedeni  insanlar arasındaki farklılık anne karnına düştüğü gün baslar her ne kadar ünlü  filozof Jpaul Sartre  var oluş felsefesinde “ var oluş özden önce gelir “ dese de  yanı insan önce var olur daha sonra kendi seçimleri  ile kendisini kendi tercihlerine göre var eder, oysaki insanın seçimleri ile kendini var etmesi  çok sınırlıdır hayatında.
         İnsanın dünya ya gelmesi  bile kendi tercihi değildir aslında dünyaya geldiği  aileyi kendisi seçmez bunun yanı sıra konuştuğu dilini dinini yaşam tarzının kısacası insanı var eden etnik ve kültürel   özelliklerin hiçbirinde kendi tercihleri söz konusu  değildir.

         




 İnsanlar birbirinden farklı kültürlerle  yetişse de dünyanın hemen hemen her  bölgesinde kendi, normlarını dayattı ve bireyleri bu  normlara tabii tuttu kendisi gibi olmayan tüm insanlara  kapılarını sonuna  kadar kapattı kapatmak yetmezmiş gibi birde bu kapıyı açmama üzere kapıya kilit vurdu  çünkü topluma göre en  iyi din ve en iyi değerler kendi sahip oldukları idi  ve asıl olan hep kendi inandıkları idi kendisine benzemeyeni ikinci sınıf  hatta üçüncü sınıf insan olarak gördü kendine benzeyenleri aradı hep etrafında ve tüm ilişkilerini de kendisine benzeme dahilinde kurdu  ve aykırılıklara hiç bir tahammül göstermedi   zaten gösteremezdi de  çünkü  çünkü kendisine en yakın olan anne ve babasında böyle görmüştü .
           Nerede ise  insanların büyük bir  çoğunluğu  ezber değerleri üzerinde hayatını idame ettirir hatta bu ayrımcılığı cinsiyet üzerinden de devam ettirmiştir  kadın ve erkek arasında da  kadını ayrımcılığa ve şiddete maruz bırakmıştır. İlker kominal dönemde kadın ve erkek arasında cinsiyete dayalı bir ayrım yoktu. Kadında  erkek gibi hayatını devam ettirmek için doğa şartları ile mücadele halindeydi. Ne zaman ki  yerleşik  tarım  toplumuna geçildi kadında  ücretsiz aile işçiliği statüsüne getirildi.  Kadında fiziksel gücünü ve mücadeleci ruhunu kaydetti. Onun  tek mücadelesi  giderek güçsüzleşen   kadına bunu  doğanın  ve hayatın gerçeği olarak kabul ettirdiler kadın  kendi   kız çocuklarını da bu şekilde yetiştirerek zaten toplumda kadına yönelik var olan ayrımcılığı meşru gördü.
            Dünyanın her yerinde toplumlarda ayrımcılığa tabii olan insanlar  var .  Güçlü olan toplumda kendisinden zayıf olanı  görüyor ve güçlü olan toplumda kendisinden zayıf olanı gördüğünde  güç egosunu tatmin etmek isteyecek. Var olan   o gücü zayıf olan varlık tarafında da  olmuştur ama bu durumu   hiçbir durumda kabullenmeyecektir. 
           Doyurulmayan  isteklerle tatminsizlik  toplumları ülkeleri her zaman savaşır hale getirmiştir ve hem ülkemizde de ve diğer devletlerde de  büyük  bütçeyi  savaşa ve silahlar yatırmışlardır.  İnsansız savaş uçakları  ile övünüyorlar ve ne kadar  donanımlı  olduklarını anlatıyor haber bültenleri  tüm kanallarda.  Oysaki anlatamadıkları ve görmezden geldikleri noktaya bu araçların varlığı ile ulaşılmıştır. Bu araçların amacı insanları toplu şekilde öldürmek değil mi araçları amaç haline getirerek   bu silahları nasılda sevimli ve masum görüyoruz amacını unutarak .
           İçinde bulunduğumuz dünya insandan üretime ve tüketime dayalı bir yaşam tarzı istiyor  insan ürettiği ve tükettiği ölçüde  herkes tarafında kabul görülüyor  fakat insan ne kadar üretirse üretsin har zaman  ürettiğinden daha fazlasını tüketecektir. Sosyal medya ve kitle iletişim araçları hep bu yöndedir.  Son yıllarda hızla yayılan süper marketler hızlı tüketim kültürünü fazlası ile aşılayan yerlerdir.  Tüketici  ihtiyacını yanı sıra ihtiyacı olmayan malzemeleri de  alacaktır . Eski reklamlar sadece  ürünün varlığından haberdar ederken ,insanların ihtiyaçları doğrultusunda oluşturulurken tüketiciyi  günümüz reklamları  ise  o ürüne, üründe var olamayan bir çok özelliği de yükleyerek ürünü hiç olmadığı kadar cazip kılmaya çalışıyor. Burada yapılanda bir psikolojik  savaştır  çünkü çarklarında dönen zengin firma sahipleri  zenginleşirken halkta gittikçe fakirleşiyor ve hiçbir zaman  tükettiğini denkleştiremiyor. 
          Ahlak felsefesinde erdeme en çok önem veren filozof Aristoteles’tir. İyi bir yasam bu ve bu yasamın mutlulukla devam etmesi için erdem vazgeçilmez bir değerdir. Erdem bir yanı ile insana vazife bilincinde getirebilir çünkü erdem  kendine ait işin en iyi şekilde gerçekleşmesi demektir. Bu denklik tüm insanları      yetkin  bir birey haline getirirse   toplumda hedefine ulaşır.  
              İnsanlar günlük hayat  mücadelesinin   peşinde sürüklenirken kendi gerçeğinden uzaklaşır  başkasının  ölümü karsısında  “ Allah rahmet eylesin “ der ama  bir gün onunda  arkasından rahmet okunacaktır. Ne ölümü ne de  bir kötü olayı bir günde kendi başına  yada yakınlarının başına geleceğini düşünmez yakınlarına ve kendine  ucu bucağı olmayan bir yasam tanımıştır. Her şeyi düşünür belki  ama  bir gün en yakınındaki insanı kaybedeceğini düşünmez.  En güzel günleri yarın görecektir  en  güzel  yerlere yarın gidecektir ve tüm güzellikleri yarına erteler  ama  o yarınlar hiçbir zaman  gelmez.  Ama bir gün ölümle karşılaşınca ertelediklerini yapamadıklarına hayıflar. Gün gelir  ertelenecek bir şeyde kalmamıştır. Elinde giden bir ölümden sonra her ölüm erkendir zamansızdır ve hazırlıksız yakalar insanı. Ama her ne kadar kötüde olsa ölümü de arıyor insan   çünkü ölümün olmadığı yerde yaşanılan gününde anlamı olmayacaktır.  Nede olsa sınırsızdır yasam .Aslında yaşamı anlamlı kılan ölümdür   ve bu yüzdendir ki her şeyi var eden onun tam tersidir.
           Ölüm hakkında belki de  çok şey söylemek  isterdim ama insan yaşamadığı tecrübeyi etmediği yada görmediği bir şeyi bilemez şayet ölümü bildiğinde ve tanıdığında ise  kimseye aktaramayacaktır.

1 yorum: